Afganistan, 7 Ekim 2023'te meydana gelen güçlü bir depremin şokunu yaşamaktadır. Yerel saatle 04:11’de gerçekleşen bu felaket, en az 2000 kişinin hayatını kaybetmesine ve çok sayıda yaralanma ile yıkıma neden oldu. Uykuda yakalanan insanların hayatını kaybetmesi, bu olayın ne denli yıkıcı olduğunu gözler önüne seriyor. Depremin merkez üssü, ülkenin kuzeydoğusundaki Kunar ili olarak belirtilirken, sarsıntılar çevre illerde de hissedildi. Bu durum, bölgedeki altyapı ve sağlık sisteminin ne denli zayıf olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Yaşanan deprem, sadece maddi kayıplar ve fiziksel yaralanmalarla kalmayıp, aynı zamanda psikolojik travmalara da zemin hazırladı. Binlerce insan, ailelerini, arkadaşlarını kaybetmenin acısını yaşarken, hayatta kalanlar da derin bir kederin yanı sıra güvensizlik hissi ile sarsılmaktadır. Olası bir diğer deprem korkusu, travmanın kalıcılığını artırırken, özellikle çocuklar ve yaşlılar arasında kaygı düzeyini yükseltmektedir. Afte etkileri ile başa çıkabilmek için, uzmanların yardımı ve psikolojik destek hizmetlerinin sağlanması büyük önem taşımaktadır. Çocuklar, deneyimledikleri bu ani travmayı anlamlandırmakta güçlük çekiyor. Dolayısıyla, onların psikolojik iyilik hallerinin desteklenmesi için özel programlara ihtiyaç vardır.
Afganistan’ın yeniden inşası için hem uluslararası yardımların hem de yerel yönetimlerin etkili bir iş birliği içinde çalışması gerekmektedir. Bunun yanı sıra, depremin ardından muhtaç vatandaşlar için acil yardım programlarının devreye sokulması kritik bir öneme sahiptir. Başta temel ihtiyaçların karşılanması, barınma ve sağlık hizmetlerine erişim sağlanması, toplumun ruhsal sağlığını da destekleyecek adımlar arasında yer almalıdır. Sadece fiziksel yaraların değil, aynı zamanda psikolojik travmaların da sarılması için profesyonellerin varlığı şarttır. Uzmanlar, acil müdahalelerin yanı sıra uzun vadeli psikolojik destek sistemlerinin kurulması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, yaygın travma sonrası stres bozukluğu gibi durumlarla başa çıkmak için grup terapilerine ve bireysel danışmanlık hizmetlerine ihtiyaç duyulacaktır.
Sonuç olarak, Afganistan'da yaşanan bu doğal afet, daha fazla önlem alınmadığı takdirde gelecekte benzer trajik olayların yaşanabileceğini göstermektedir. Ülkenin altyapısı, sağlık hizmetleri ve sosyo-psikolojik destek mekanizmaları güçlendirilmelidir. Global bir dayanışma içinde Afgan halkının yaralarının sarılması gerekmektedir. Depremin ardından yaşamını yitirenlerin anısına, kalanların ise ruhsal ve fiziksel iyilik hallerini korumak için el birliğiyle mücadele etmek şarttır. Bu tür doğa olaylarının yalnızca doğal nedenlerle değil, aynı zamanda toplumsal yapının zayıflığıyla da ilişkilendirilebileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Bu noktada, stratejik planlamalarla birlikte, halkın bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi, olası afet durumlarına hazırlıklı olma konusunda büyük önem taşımaktadır.