Son dönemde Amerika Birleşik Devletleri'nin eski Başkanı Donald Trump’ın ekonomik açıklamaları ve politikaları, tüm dünyada büyük yankı uyandırmaya devam ediyor. Ekonomi üzerindeki etkileriyle dikkat çeken Trump, özellikle ticaret savaşları ve dış politika hamleleriyle ülkelerin ekonomik dengelerini sarsıyor. Ekonomistler, bu durumun resesyon riskini artırdığını belirtiyor. Ancak, bu ekonomik etkilerin yanında, toplumsal bir dizi psikolojik yansıması olduğunun da altını çizmek gerekiyor. İnsanların geleceğe yönelik belirsizlikleri, kaygıları ve endişeleri arttıkça, bunun tüm sosyal dinamiklere de etki etmesi kaçınılmaz.
Trump, 2016'dan itibaren başkanlık döneminin büyük bir kısmını, Amerika'nın uluslararası ticaret anlaşmalarını ve ekonomik dengelerini değiştirme çabası ile geçirdi. Gümrük tarifelerini artırmak, yerli ürünleri desteklemek ve globalleşmeye yönelik birçok anlaşmayı sorgulamak, Trump’ın gündem maddeleri arasında yer alıyordu. Bu politikalar, kısa vadede bazı sektörlerde istihdam artışı sağlamış gibi görünse de, uzun vadede birçok ekonomistin belirttiği gibi, genel anlamda belirsizlik ve düşüş yaşamaya yol açabiliyor. Uzmanlar, Trump'ın ticaret politikasının, diğer ülkelerle olan ticaret ilişkilerini zayıflattığını ve ekonomide geniş çaplı bir daralmaya neden olabileceğini vurguluyor. Bu durum, yalnızca Amerika’da değil, etkilenen tüm ülkelerde resesyon riskini artırıyor.
Ekonomik belirsizliklerin yanında, toplumsal psikoloji oldukça önemli bir rolle sahiptir. İnsanlar, ekonomi hakkında olumsuz izlenimlere sahip olduklarında, harcama alışkanlıklarından tutun da yatırım kararlarına kadar birçok alanda temkinli davranmaya başlıyorlar. Bu, ekonominin daha da kötüleşmesine neden olabilecek bir kısır döngü yaratıyor. Birçok birey, yaşanan ekonomik değişimlerden ve olası resesyon haberlerinden etkilenerek, psikolojik olarak kaygı seviyelerini artırıyor. Yapılan araştırmalar, bireylerin ekonomik belirsizlik dönemlerinde tükenmişlik hissi yaşayabileceğini ve sosyal bağlarını zayıflatabileceğini gösteriyor. Toplumda oluşan bu kaygılar; özellikle iş güvencesi, borç durumu ve mal varlığı gibi konularda yoğunlaşıyor. İnsanlar, bu belirsizliklerle başa çıkmakta zorlandıkça, günlük hayatlarında stres semptomları ve kaygı bozuklukları gibi psikolojik sorunlarla yüzleşiyorlar.
Sonuç olarak, Trump'ın politikaları ekonomik belirsizlikleri artırmakla kalmıyor, aynı zamanda psikolojik etkileri de göz ardı edilmemesi gereken bir konu haline getiriyor. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde yaşanan kaygılar, yalnızca ekonomik durumu değil, genel ruh halini de etkiliyor. Bu bağlamda, sosyal psikologların ve bilişsel davranış terapistlerinin, bireylerin bu tür durumlarla başa çıkabilmesine yardımcı olacak yöntemleri gündeme getirmesi büyük öneme sahip. Zira, ekonomi kadar ruh sağlığımız da, hem kişisel hem de toplumsal düzeyde sürdürülebilirliği sağlamada kritik bir rol oynamaktadır.