Son dönemde Türkiye'de yaşanan siyasi gerginlikler ve toplumsal gündem, bazı kişilerin hedef haline gelmesine sebep oluyor. Son olarak CHP'li Özgür Özel'e yönelik bir saldırı girişimi, bu bağlamdaki endişeleri daha da artırdı. Peki, Özgür Özel gibi kamuoyunun dikkatini çeken figürlere yönelik saldırılar önlenebilir miydi? Psikologlar, sureti belirlenemeyen vahşetlerin altında yatan psikolojik nedenler ve bu tür davranışları tetikleyebilecek uyarıcılar üzerinde duruyorlar. Bu yazıda, toplumsal saldırganlığın nedenlerini, önleyici tedbirleri ve gerekli psikolojik yaklaşımları ele alacağız.
Psikoloji dünyası, saldırganlığın bireyler üzerindeki etkilerini uzun yıllardır incelemekte. Saldırgan davranışlarını tetikleyen birçok faktör bulunuyor. Genetik nedenler, aile yapısı, toplumsal etkileşimler ve bireyin ruhsal durumu gibi unsurlar, saldırganlığı besleyen unsurlar arasında yer alıyor. Örneğin, bir bireyin şiddet içeren bir ailede yetişmesi, onunla ilgili tehlikeleri artırırken, dış dünyadan ve sosyal çevresinden aldığı uyarıların da etkisi büyük. Toplumda meydana gelen gerilimler, bireyler arasında empati eksikliği oluşturmakta ve bunun akabinde saldırgan davranışların artış göstermesine yol açmakta.
Özgür Özel'in başına gelen olay, toplumda infial yaratırken, bireylerin ruhsal durumları üzerinde de düşündürücü etkiler yaratıyor. Kimi psikolojik kuramlar, bireylerin şiddeti bir çözüm yolu olarak görmelerinin arkasında yatan unsurları araştırmakta. Mesela, zorbalık veya dışlanma gibi durumlar, bireylerin içsel çatışmalarını artırarak saldırgan davranışların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Bireyin ruhsal travmaları, sosyal normlarla çatışmaları büyük bir tehlike arz etmekte. Bu tür bir traumanın etkisi altında bir birey, topluma karşı duyduğu öfkeyi dışa vurma yolu olarak fiziksel saldırganlık gibi bir çözüme yönelebiliyor.
Özgür Özel gibi kamuoyunda tanınan bireylere yönelik saldırıların önlenebilmesi için toplumsal duyarlılık ve bilinçlenme oldukça kritik bir öneme sahip. Öncelikle, bireylerin ruh sağlığının önemsendiği bir altyapı oluşturulmalı ve bu konuda eğitim verilmelidir. Aile içindeki şiddetin azaltılması, toplumda barış ve huzurun sağlanması için atılacak en önemli adımlardan biri. Bireylerin psikolojik destek alabilecekleri mekanizmaların artırılması, sosyal hizmetlerin geliştirilmesi gereklidir. Böylece, psikolojik sorunlar yaşayan bireyler, bu sorunları sağlıklı bir şekilde yönetebilecek iken, saldırgan davranışların önüne geçme imkanları da artacaktır.
Diğer bir önemli nokta ise bireylerin stres ve öfke yönetimi gibi konularda eğitilmesi. Eğitimler yolu ile bireylere, zor zamanlarla başa çıkma yolları öğretilmeli ve toplu etkinliklerle bu duygusal zorlukları aşmaları için sosyal dayanışma desteklenmelidir. Bu tür eğitimlerin düzenlenmesi, toplumsal farkındalığın artmasına ve buna bağlı olarak şiddet olaylarının azalmasına katkı sağlayabilir. Saldırganlığın önlenebilmesi için etkili iletişim yöntemleri de önem arz ediyor. Bireylerin, duygularını ve düşüncelerini sağlıklı bir şekilde ifade edebilme yeteneği kazanmaları, şiddetin önlenmesine yönelik büyük bir katkı sağlayacaktır.
Özgür Özel olayındaki gibi durumlarla karşılaşmamak için toplum olarak bunun üzerine eğilmekte fayda var. Bu tür olayları analiz etmek, yalnızca bireylerin değil, toplumun ruhsal sağlığı üzerinde de pozitif bir etki yaratabilir. Özetle, şiddet içeren davranışların önüne geçmek için bilinçlenmek, eğitim almak ve sosyal dayanışma oluşturarak birbirimize destek olmak şart. Toplumda herkesin kendini güvende hissedebileceği bir çevre yaratmak, öncelikle psikolojik sağlıklı bireylerin varlığına dayanıyor.