22 Eylül 2023'te meydana gelen ve Silivri merkezli olan depremin ardından, İstanbul'daki hasar tespit çalışmaları hız kesmeden devam etmektedir. Deprem, birçok vatandaşın yaşamında ani bir değişiklik yaratırken, sadece fiziksel hasar değil psikolojik etkiler de baş göstermektedir. Bu haberimizde, deprem sonrası yaşanan travmanın etkileri ve toplum psikolojisi üzerine yoğunlaşacağız.
Depremin büyüklüğü, İstanbul'un çeşitli bölgelerinde can ve mal kaybına neden olmuştur. İnşaat yapılarındaki hasar, binaların güvenliği ve yaşam alanlarının güvenilirliği konusunda endişelere yol açtı. Ancak, fiziksel zararların yanı sıra, deprem sonrası yaşanan korku, kaygı ve belirsizlik duyguları, insanların psikolojik sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Özellikle deprem anında yaşanan korku, bireylerde travmatik stres bozukluğu belirtileri gösterebilir. Bu durumda, afet sonrası yerel yönetimlerin ve uzmanların, insanların duygusal ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak gerekli destekleri sağlaması büyük önem taşımaktadır.
Psk. Dr. Ahmet Yılmaz, “Deprem sonrasında insanların yaşadığı kaygı ve korku, hem kendilerini hem de sevdiklerini koruma içgüdüsünden kaynaklanmaktadır. Bu tür olaylar, bireylerin ruhsal dengesini etkileyebilir. Bu nedenle, yaşanan olayın etkilerini hafifletmek için profesyonel destek almak büyük önem taşıyor” şeklinde açıklama yapıyor. Uzmanlar, belgeler üzerinden yapılan hasar tespit çalışmaları kadar, depremzedelerin psikolojik durumunun da incelenmesini öneriyorlar.
Hasar tespit çalışmaları devam ederken, İstanbul’da yaşayanların birbirleriyle olan dayanışmasının artırılması da önem kazanıyor. Afet sonrası, toplumsal dayanışma insanlarda duygusal güven oluşturabilir ve travma sonrası iyileşmeyi hızlandırabilir. Depremden etkilenen bireylerin, yaşadıkları deneyimi paylaşabilecekleri güvenli bir ortam yaratmak, duygusal yaraların sarılmasında önemli bir adım olacaktır. Yerel yönetimlerin, bu tür etkinlikler düzenlemesi, toplumsal ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacaktır.
Deprem sonrası güçlenmiş bir psikolojik dayanışmanın yanı sıra, bireylerin kendi duygusal iyilik halleri üzerine takınacakları tutum da bilhassa önemlidir. Toplumun sadece fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da yeniden inşa edilmesi gerektiği aşikardır. Bu nedenle, depremde yaşanan travmanın etkilerini minimize etmek için psikososyal destek hizmetlerinin yaygınlaştırılması büyük bir ihtiyaç haline gelmiştir. Uzman klinik psikologlar, bireylere ve ailelere yönelik grup terapileri ve bireysel seanslar düzenleyerek, yaşanan travmanın üstesinden gelinmesine yardımcı olabileceklerini belirtmektedir.
Sonuç olarak, Silivri depremi sonrasında İstanbul'da yürütülen hasar tespit çalışmaları, sadece fiziksel yapılar üzerindeki hasarı değil, aynı zamanda insanların psikolojik durumlarını da göz önünde bulundurmalıdır. Deprem sonrası süreçte yalnızca binaların güvenliği değil, bireylerin iç huzuru ve ruhsal sağlıkları da önemlidir. Bu krizin bir an önce atlatılması için, toplumsal dayanışmanın ve profesyonel desteklerin hayata geçirilmesi kritiktir. İstanbul halkı, bu zorlu süreci en az hasarla atlatmak için dayanışma içinde olmalı ve ihtiyaç duyduklarında uzmanların önerilerine başvurmalıdır.